Milletlerin alınyazısını o vatanın evlatları yazar: Kimisi canıyla kimisi kalemiyle… Tarihi destanlarla dolu olan bu şerefli milletin evlatları, savaş meydanlarında “Allah, Allah!” nidalarıyla nice zaferlere koşmuşlardır. Kahramanlıklarını ve yüreğindeki vatan sevgisini anlatmaya sözcüklerin kâfi gelmediği benzersiz zaferler kazanmışlardır. Kanlarıyla ve canlarıyla bu toprakları vatan yapmışlardır.
O kutlu zaferleri en gür şekilde dile getirmek Mehmet Akif Ersoy’a nasip olmuştur. Kurtuluş mücadelesinin en zor dönemlerinde bir ulusa kurtulacağının müjdesini Akif vermiştir. 1921 yılının mart ayında İstiklâl Marşı, meclis tarafından milli marş olarak kabul edildiğinde düşmanın top sesleri Ankara’dan duyulmaktaydı. Bu manzaraya rağmen bağımsızlık ülküsünü bu kadar yüksek tonda dile getirmek ancak M. Akif gibi vatanına bağlı ve halkına inanan bir gönül adamından beklenirdi. Umutsuzluğa düşmeyi asla kabul etmeyen, vatan evlatlarının düşmanla son nefeslerini verinceye kadar mücadele edeceğini bilen Akif,
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” diyerek bu inancını dile getirmiştir.
Yokluk ve yoksulluk içindeki bir ulusun, küllerinden yeniden doğuşunun destanıdır Kurtuluş Savaşı. Asla ümitsizliğe kapılmayan, Allah’a tam teslim olan, İslam’ın son ordusunun zaferidir Kurtuluş Savaşı. Yıllarca savaş meydanlarında evladını, eşini vatan toprağına katan bir ulusun bağımsızlık destanının dile getirilişidir İstiklâl Marşı. Vatan sevgisiyle ve İstiklâl ülküsüyle atan kalplerin dile gelişidir İstiklâl Marşı. Bir ulusu bir bayrak altında, bir ülkü etrafında birleştiren bir haykırıştır İstiklâl Marşı. Henüz kazanılmamış bir zaferin ve kazanılacak nice zaferlerin müjdecisidir İstiklâl Marşı.

0 Yorumlar
Abone olarak ve yorum yaparak destek veriniz.